16 Mayıs 2016 Pazartesi

Bin Dokuz Yüz Seksen Dört (film)


1984 yılında vizyona giren bir İngiliz filmidir. George Orwell tarafından kaleme alınmış alegorik bir politik roman olan Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı kitabından uyarlanmıştır.

Oyuncular



Eleştiri

Hemen belirtelim ki film romanın bahsettiği yılda bir vefa borcu ve aynı zamanda güncel bir tehlikeye karşı uyarı mahiyetinde çekiliyor. 

Büyük biraderin ülkesinde 40 lı yaşların başında sıradan bir insan olarak var olan Winston Smith , partinin ideolojik aygıtlarında çalışan binlerce kişinden biridir. Bir yataktan ibaret daracık meskende yaşamakta, sabah kalınca bir telemetrenin gözeteminde sabah sporunu yapmata, sonra herkesin giymek zorunda olduğu tek tip üniformayı giyip işine gitmektedir. Ancak Winston rejimden hiç de mennun değildir. Ne var ki bu düşüncesini açıklayacak basit bir not defterinden başka kimsesi de yoktur. Kimseye güvenilemez, güvenilir birisi bile ajan olabilir. Ama örneğin şu karşı masadaki adam da sanki rejim muhalifidir, öyle ya suratında bir bezginlik var ! 
Tam bu sırada sahneye Julia çıkar. Julia ile yasak bir aşka başlar Winston ki aşk da yasaktır bu ülkede onu da belirtelim.Evlenmek üremek için izin verilen bir şeydir ama hoş da karşılanmaz.Üremek de tehlikelidir çünkü bahsettiğim gibi, çocuklarınız ideolojik bir eğitimden geçmekte ve ailelerini mimlemek üzere kullanılmaktadır. 
Julia ve Winston'un aşkı filmin en çarpıcı ve şok edici sahnesiyle biter. Filmin olay örgüsü kısaca böyle. 

Filmde , korku ve otorite, baskı , propaganda, otokontrol son derece başarıyla işleniyor. Sahne ise kusursuz. 
Öte yandan ülkede ekonomik bir sefalet de var. Temel besin maddelerine dahi zorlukla ulaşılıyor. Her yer yıkık viranelerle dolu.Traş bıçağı dahi zor bulunan bir şey.Kahve ,çay gibi keyif maddeleri ise yok. Bu öyle bir dünya ki nefes almanız bile bir merkezden izleniyor. Buharlaştırılan yani öldürülen insanlar ise önce yoğun bir işkenceden geçiriliyor. İşkencede yaptıkları ve bu arada yapmadıkları pek çok şeyi itiraf ediyorlar. Halkın önünde deşifre ediliyorlar. Pişman ve ıslah olduklarını söylüyorlar. Daha sonra ise akibetleri belirsiz. Aslında öldürülüyorlar. Ve bir süre sonra isimleri kayıtlardan siliniyor. Yani hiç yaşamamış oluyorlar. 


Film, uyarlandığı romanın epeyce gölgesinde kalmış , bunu belirtmek zorundayım. Bir kere kısa, romanda geçen pek çok olaya değinmiyor. Değinmediği olayların bir kısmı ise atlanmaması gereken detaylar. Sahnenin kusursuzluğu, oyuncuların başarısı da yeterli olmuyor. İzlerken sanki ''bu sene 1984, hem romanı analım, hem biraz kültür fizik hareketi yapmış oluruz '' diye gaza gelinip çekilmiş bir film izlenimi alıyorsunuz. Yani sırf çekmiş olmak için bir film çekmişler gibi. Ve konu çok başarılı bir şekilde olgunlaşırken aniden finale geliyorsunuz. Bir şeyler askıda kalıyor sanki. Öyle hissediyorsunuz. Yani sahne, oyunculuk tamam ama kurgu çok da başarılı değil.Yine de , benim gibi romanı daha önce okumadıysanız filmi beğenmeniz büyük olasılık. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder